18 Ocak 2016 Pazartesi

Budapeşte'de iki gün...


Yeni yıla Viyana'da girme hayalimiz vardı ama eh hava şartları müsade etmedi. 31 Aralık 2015'de THY'nin nerededeyse tüm seferleri iptal edilince, Viyana'ya ancak 1 Ocak akşamı ulaşabildik ve 2 Ocak akşamı Budapeşte yoluna koyulmak durumunda kaldık.
Tek günlük Viyana maceramızı başka bir yazıma saklayarak Budapeşte'den aklımda kalanları yazmak istedim.
Budapeşte için doğru zaman kesinlikle Ocak ayı değil, bunu belirterek başlamalıyım. iki adet 7 aylık hamile ile Ocak ayında gidilecek bir yer olmadığı daha da kesin. gerçekten Budapeşte soğuğu diye bir şey var. Ama işte benim yılbaşına Viyana'da en yakın arkadaşımla girme hayalim, meteorolojinin son bir haftaya kadar pek de soğuk bir hava göstermemesi ve de yine benim yok 4 gün tatil var bir şehir daha görürüz sevdam bizi Budapeşte'ye götürdü bu senenin başında.
Budapeşte yolculuğu için Viyana'dan tren tercih ettik. tren garına gidildiğinde çok rahat sefer bulabiliyor, her saat başı tren vardı. kişi başı 40 euro gibi bir ücret ödeyerek, oldukça rahat bir yolculuk ile Budapeşte tren garına ulaştık 2 Ocak Cumartesi akşamı.
Macarlar henüz Euro'ya geçmemişler, ancak birçok mekan kabul ediyor. risk almamak için yanımızda forint (HUF) bulunsun istedik, ve yine benim araştırmaya fırsat bulamadığım bir konu olduğundan kardeşimin döviz büroları kapalı olabilir uyarısı ile tren garında neredeyse harcayacağımız tüm parayı HUFa çevirdik. çok büyük hata ! en az %20 daha düşükten bozmuş olduk paramızı ve şehre vardığımızda gece, hafta sonu tüm dövizcilerin açık olduğunu gördük ( tren garında kurun 247, şehir merkezinde 316 olduğunu belirteyim, hiç parasız gitmemek için az miktarda tren istasyonunda bozulabilirmiş ki buna bile gerek yok, zira taksiler euro kabul ediyor. taksi demişken, bizi daha öncesinde uyarmalarına rağmen, tren istasyonu-otel mesafesi çok kısa, ne kadar kazıklanabiliriz ki diye taksiye bindik ve tam 5000 HUF tuttu. otele daha sonra sorduğumuzda bu mesafenin 2000 HUF olduğunu söylediler. yani taksi kullanacaksanız otelinize mail atıp yaklaşık fiyat bilgisi almanız mantıklı olur. Macaristan pek Viyana gibi değil, aynı Türkiye'deki gibi turistleri dolandırmaya yönleniyorlar.
neyse biz hem döviz kurundan hem taksiden kazık yiyerek otele yerleştik. akşam saatleri idi ve araştırmalarım sonucu bulduğum Bors Gasztrobar isimli çorbacıya yöneldik, ancak şanssızlık bizi bırakmamıştı, mekana gittiğimizde kapı duvardı ve 5 Ocak'a kadar yeni yıl tatili yaptıkları yazılı idi kapıda. çorbacının olduğu bölge de çok sağlam pabuç olmadığından biraz gerildik, otelimizin olduğu bölgeye döndük ve rastegele bir yerlere girmeye çalıştık. o da ne, her yer tıklım tıklım ve hiç misafirperver değiller, yer yok deyip çekip gidiyordu her yerde garsonlar yanımızdan. sonra Suelto Cafe & Grill isimli bir bistroya oturduk (ki ordaki son yerdi, kapı girişinde ve soğuktu). burdaki personel saygılı ve güleryüzlü idi. ben hemen yenilecekler listeme bakıp menüde gördüğüm "paprika çorbası" nı sipariş ettim. Emre de kendisine bir burger söyledi. ama yurtdışında yemek konusunda zorlanan kardeşim ve eşi, makarnayı soslamayın, sadece yağlayın deyince onlara iğrenç bir yağ eklenmiş bir makarna geldi, kokusu bana bile geldi, yiyemediler. yani mekan burger yemek için vs iyi ama yemek olayına girmemek lazımmış :) bizimkiler aç kalmasın diye sonra poğaça filan bulduk neyse ki.
Pazar sabahı erkenden mesaiye başladık, gezecek yer çoktu, havanın Pazartesi karlı olduğu öngürülüyordu ve biz gezebildiğimiz kadar yeri bugün gezmeli idik.
yaklaşık -7 derecede başladık gezmeye. Bu arada hamile olunca mont, termal içlik de mesela. neyse ki mangodan ince de olsa kaz tüyü bir mont almıştım üzerime olan. onun üstüne de panço ya da altına yün kazak filan yaptım, idare etti beni. ama hava çooook soğuktu.

Buda gezisine Beyaz köprü ( Erzsebet hid) dibindeki, Peste tarafındaki otelimizden çıkıp köprüden yürüyerek Gellert Hill'e tırmanmak sureti ile başladık. Böyle yazınca basit gibi görünüyor ama bunu 30 haftalık iki adet hamile, termal içlikler, kabanlar ve yüzümüze yüzümüze çarpan bir soğuk rüzgar eşliğinde yaptık. yaklaşık 25 dakika sonra zirvedeydik. yorulduk ama manzara görmeye değerdi.


Gellert Hill

Bu da seyahatimiz bu tepeden inerek Buda kalesi ziyareti ile devam etti. Bu arada Budapeşte'de toplu taşımayı neredeyse hiç kullanmadıki hele Buda tarafında hiç gerek duymadık. Buda kalesine sahilden bir merdiven ve sonra yürüyen merdivenle çıkarak ulaştık. Aynı bölgedeki Varhegy Hill'den de manzara seyretmeyi ihmal etmedik tabi. Bu kısım oldukça turistik, ancak yine de magnet filan almayı planlıyorsanız buradan almanızı tavsiye derim, Peste tarafında fiyatlar artıyor çünkü.


Varhegy'den şehir manzarası
Dobos torta

Kuzey yönünde ilerleyerek, gerçekten mimarisi ile bizi kendisine hayran bırakan Matthias Church'e ulaştık. Feci kuyruk ve soğuk hava nedeni ile içine giremedik. Hemen yanında ise Fisherman's Bastion da harika manzarası ile bizi karşıladı. Buralarda tüm fotoları kardeşim çekti, zira çok çok üşümüştüm. Ama ısınmak için girdiğimiz bu bölgedeki bir kafede, yenecekler listemdeki dobos torta'yı aradan çıkarıverdim, bakın onun resmi var :) tatlı bizim annelerin günlerde yaptığı bisküvili pastaya benziyor.
Buradan bir gayret Buda tarafında kuzeye ilerleyerek, benim rehberlerde gördüğüm Gül Baba Türbesini ziyaret ettik. Amacımız sadece Osmanlı'dan kalan bir eser görmekti, iyi de yapmışız ama türbe 2017'ye kadar kapalı imiş restarasyon sebebi ile.
Bu bölgede bir yerde yine ısınmak için bir ara vermiştik ve sanırım Budapeşte'de en çok bu mekanda ısındım. Bazı yerlerde domuz eti ile hazırlanan Gulaş Çorbasını dana eti ile yapıyorlardı, mekanın kapısı yukarıdan ve masalar dip köşelerde idi, böylece gerçekten ısınma fırsatı bulduğumuz fiyat/performans oranı başarılı bu restaurant/barı Buda tarafında bir şeyler içmek/yemek isteyenlere tavsiye edebiliyorum: Bem Sörözö

Buda tarafını akşam üstü görülecek temel yerleri görerek bitirmiş olduk böylece. Hava şartları ve karnı burnunda iki hamile içeren bir grup için başarılı bir performans sergiliyorduk doğrusu. Burdan yine, kuzeydeki köprüden  geçerek Peşte tarafına döndük ve Parlamento binasına gittik.

Parlamento binasında da feci bir sıra vardı doğrusu ve saat olarak da akşamı ettğimizden binayı şöyle bir gezip otelimize döndük. Malum dört kişi görünümlü altı kişi olduğumuzdan çok yorulmuştuk.

Akşam yemeği için bu defa önden rezervasyon yapmıştık. Gönül rahatlığı ile Menza restaurantı tavsiye edebilirim. önerdikleri şarap, gulaş çorbaları, kaz ciğerinin soğuk aperatif olarak servis edileni ve sıcak yemek olanı, menza salataları (sezar salataya benzeyen bir salata), her şey gayet güzeldi. bu arada ciğer ile aranız yoksa kişi başı bir tane söylemek yerine ortaya söylemek daha mantıklı bu kaz ürünlerini :)


Opera Binası
St Stephen Basilica

İkinci Budapeşte gününü ise Peşte tarafına ve yenilmesi gereken diğer tatlılara ayırdık. Sabah erkenden St. Stephen (Szent Istvan) Bazilikasını ziyaret ettik ve oradan  metroya atlayarak Heroes' Square (Hösk tere)'ye gittik. elbette yürünebilirdi ama hava şartlarını (-12 C filan olmuştu artık) göze alarak metroyu seçtik. Bu meydan görsel olarak güzel, parkı, köprüleri ve de şehrin açık buz pateni pistini barındırması ile çok beğendim. Meydandan geriye Andrassy caddesini takip ederek yürüdük. Bu cadde Heroes meydanını daha merkezi olan Erzsebet meydanına bağlıyor ve bizim Nişantaşı ayarında dükkanlar, güzel restaurantlar var (bir gece önce gittiğimiz Menza restaurant da burdaydı). Cadde üzerinde tüm görkemi ile Opera binasını da görebilirsiniz. Christmas sonrasına denk gelmemiz sebebi ile bu cadde özellikle bir gece önce yemek için yürür iken ışıl ışıl süperdi. Caddeden yürüyüşümüzde şehrin en lüks ve ünlü kafelerinden biri olan New York Cafe'ye uğradık ve süper tatlılar yedik :) benim için bir yerde gezmek kadar yemek de önemli ne yapayım. Burda tercihimiz apple pie ve New York chocalate pie oldu. Chocolate pie porsiyonu çok küçük, bölüşmeyi planlıyorsanız ona göre ısmarlayın, tadı damakta kalıyor.

Chain Bridge
New York Cafe'de iken kar sağlam bastırdı. Hava sıcaklığı don seviyesinde olduğu için yerler de buz tuttu tabi. Bu noktada deliliği bıraktım işte, hem soğuk algınlığı, hem yorgunluk hem de düşme tehlikesini göze alamadım ve dedim ki Sinagog'u da görüyoruz ve bitiyor. 
Dohany Street Synagogue görüldü, sonra içimizde kalmasın diye Chain Bridge'den şöyle bir yüründü (bir gün önce diğer köprüleri kullandığımızdan). Yol üstünde yerel Tokaji şaraplarından tatmak için Cultivini'ye uğradık. Hamileler için mantıklı oldu, birkaç yudum tadımlık şarap sipariş edilip tadına bakabildik :) Ne yazık ki yanımıza asma kilit almamışız, kilit asamadık. Ve kendimizi otelimize çok yakın ünlü Cafe Gerbaud'a attık. Sanırsam burda 2 saat filan durmuşuzdur. Ne kadar tatlı varsa hepsini de yedik :) burada Budapeşte'nin klasik tatlılarından olan palacinka (rulo şeklinde olan)  ve strudel (turta) yiyebileceğiniz gibi, bu kafeye has somloi galuska (ortada duran çikolata soslu tatlı) 'yı da tavsiye ederim.
Gerbaud Cafe'de Tatlı Şöleni
İşte gezimizi böyle tatlı tatlı bitirip havalimanına yöneldik ve gelişimiz gibi sorunlu olmayan bir yolculuk ile memlekete döndük. Budapeşte'yi sevdim, sanki hava şartları müsait olsa çok daha güzel gezilirdi ama karlar altında olmasının da başka bir albenisi vardı tabii. Yemek olayını çözmüş olmaları ve müthiş tatlıları da damağımda güzel anılar bıraktı :)