29 Eylül 2011 Perşembe

sağda solda her yerde varlar, ne yazık ki!!

tek kelime bilgi isteyince, karşısınızda bulduğunuz upuzun ve anlamsız mail için "niye" diye sorarsanız, cevabınız ağır olabilir.

herkes ama herkes çok çalıştığını iddia ediyor, herkesin çok işi var, herkes kendisinden istenilen "basit" şeyleri erteleyip, işini sofistike gösterme çabasında.

silkelenip kendine gelmek lazım, hiçbir ofis işi üniversitedeki calculus'un bile sofistikeliğine ulaşamaz.

sadeleşmek varken, "ay benim çok işim" var moduna girenler, evet siz, size gıcık oluyorum.

hiç kimse sürekli "çok işim var, omuzlarımda yük var" diyerek ve anlamsız işleri önemli göstererek bir yerde sonsuza dek saygı görmez, bilmek lazım bunları.

of çok dolmuşum :)

28 Eylül 2011 Çarşamba

Ayçi'den kargo vaaar!!

güzel bir gün...

tamam işte konsantrasyonum pek yok, kabul ediyorum ama güzel bir sebebi var.

bu sabah geldiğimde bir yurtiçi kargo kutusu masamda duruyordu. bu arada işle ilgili her gün kargom gelir Ankara'dan, hep aynı tip.

bu kargoyu masamda görür görmez anladım, o bana aitti, işyerine değil.

gülümseyerek okudum yüzünü, evet benimdi, "şahsıma" gelmişti. Ayçi'den gelmişti.

fotoğraf çekmecesi'nin fotoğrafları elime geçti bugün. bissürü fotoğraflarla dolu, iki adet dvd. basılmış fotoğraflar, güzel bir poster.

insan anlıyor ki ne kadar fotoğraf çeksek az bugünde, en kötü halin bile güzel aslında.

iyi ki Aylin benleydi tüm gün, profesyonel bir çekimde değildim sanki, bir arkadaşımla dolaşıyor, sohbet ediyor ve düğün saatinin gelmesini bekliyordum sadece.

tahinli cevizli gözlemelerimizi afiyetle yerken fark ettim ki, 17 Eylül günü bunlardan bile tatlı bir gündü.

her şey çok güzeldi, çoook!

paylaşmak için can atıyorum ama bekleyeceğim, önce Aylin paylaşmalı çünkü.

bense şimdilik onun bana yaptığı bu mükemmel paketi paylaşıyorum.

günlerden güzel bir gün bugün...



26 Eylül 2011 Pazartesi

işte geldim burdayım :) düğünüm...

eveeet ben ve AGEP kabarcıklarım yeniden burdayız işte. Evdeki internetimiz sorunlu, bu sebeple ofisten yazabiliyorum bu postu.

düğünümüz çok güzel oldu. ufak tefek aksilikleri çok takmadım açıkcası.

sabah erkenden Aylinle Alsancak Ayka Kuaförde buluştuk. Aylincim, makinesi elinde başladı çekmeye beni.

bir gün önceden prova yaptırmıştım, ve onca kararsızlıkların ardından saçımı yarım toplatmaya karar vermiştim. saolsun, kuaför istediğime çok yakın bir şeyi yaptı saçıma.

kuaförde üstümde gelin tshirtüm ve bir de kotum vardı. ben hazırlıklarımı yaparken kız arkadaşlarım uğradılar yanıma.

bu arada elimde fotolarla bugünü anlatmayı isterdim ama sabırsızım işte, fotoğraflar elime geçmedi henüz, artık geçince ayrı post yaparım di mi :p

kuaförde işimiz bitince, umut ve şerocumla swiss otele giyinmeye gidecektik, ama damat bey takıldı trafiğe. çiçekçiden bu tarafa bir türlü gelemiyorlardı. bu arada çiçekçimizin de son akşam değiştiğini eklemeden geçemeyeceğim, her işimizde olduğu gibi :)

baktık ki gelin arabası yok ortada, Aylin, Umut, Şero, ben ve kocaman duvağım kordondan yürüye yürüye swiss otele gittik, evet yolda kafasında duvakla yürüyen ve tshirtünde "gelin" yazan kişi, ben :)

swiss biraz bekletti, o arada Emreler de geldi ve hazırlanmak üzere odamıza çıktık. hazırlıklarımızın ardından otel bahçesindeki birkaç kareden sonra, karşıyaka'daki iskeleye verdik rotamızı. o da ne? bizim salaş iskele, restauran olmuş, önünde de fotoğraf çekimi için bekleyen 2 gelin damat :) beklemeyi göze alamazdık, iskelenin dışından birkaç poz alıp, Yeni Foça'nın Kozbeyli köyüne gitttik.

İnanılmaz keyifli bir çekimden sonra, düğün yerine gittik. tabii ki girişte duvağım çalılara takıldı, ne bekliyordunuz benden :) ama giriş müziği doğruydu, Can Atilla'dan "Rumeli Hisarı'nın Yapılışı" çalıyordu.

vee ilk dansımız : "Sen Benim Şarkılarımsın"

düğünün gerisini pek hatırlamıyorum. hiç oturmadan, deliler gibi oynadım da oynadım. neyse ki uzun duvağımı  çıkarınca, yerine kullanabileceğim taç vualet arası bir şey bulmuştum İstanbul'daki son günümde;)

ayakkabılarımı çıkarmayı da unutunca, ve de gelinliğimin kuyruk toplama mekanizması (her açılışında bir kız arkadaşıma koşuyor ve toplatıyordum) da bozulunca, bir de üzerine halay çekince bildiğiniz düştüm. apar topar kaldırdılar beni ama sandalyeye oturmaya çalışırken bu defa da yere oturdum, ölüyordum yorgunluktan :) ama pes etmedim, ayakkabısız çıkıp oynamaya devam ettim.

bu arada Emre de zeybek oynadı, hep ekiple, hem arkadaşlarıyla hem de bizim Umut'la :)

pastamızı "Shantel-Disko Boy" eşliğinde kestik.

ve en sonunda "Bütün Kızlar Toplandık" eşliğinde, çiçeğimi fırlattım. çiçeğimi en küçük kuzenim kaptı, evet biraz terslik oldu ;) bu arada fırlatmak için hazırlattığım çiçek yerine asıl çiçeğimi fırlattım şaşkınlıktan, neyse ki nikahtan kuruttuğum sarı kırmızı çiçeğim duruyor :)

onca yorgunluktan sonra otele döndüğümüzde saat gece 1:00 i geçiyordu.

her şey çok güzeldi, çok içime sindi, hayatımın açık ara en güzel akşamı idi düğünüm.

Allah herkese bu kadar içine sinen bir düğün nasip etsin.

aşağıda ise Aylin'den elimde olan tek kare var. diğerleri ise eşin dostun çektiği fotoğraflar ;)













23 Eylül 2011 Cuma

alerjik kontakt dermatit !!---> AGEP

düğünümüz bitti, rüya gibiydi, elbette detaylı bir post gelecek bunun için.

balayına geldik, burası da hak ediyor ayrı bir postu : Gloria Serenity

çarşamba sabahına kadar her şey mükemmeldi. sabah kalktığımda elimi yüzüme götürdüm, kabarıklıklar hissettim, Emre'ye sordum ve onun surat ifadesini gördüm: her yerinde var Ayşe

Balayımın tam ortasında, hatta yarılamamışken bile suratımın heryeri, boynmum, kulaklarım, omuzlarım, kollarım kırmızı kırmızı kabarıkcıklarla kaplıydı, yanıyordu, kaşınıyordu, aynada yüzüme baktıkça ağladım, öyle ki benim yüzümde tek sivilce çıksa moralim bozulur, alışmışım pürüzsüz cilde :(

moralim alt üst oldu, güneş alerjisi herhalde dedik, oysa 50 faktörlü kremimle gelmiştim :( istanbul'da daha önce gittiğim dermataloğu aradım, bir ilaç söyledi, ama o ilacı almaya bile fırsatım olmadı, gittikçe kabarıyorlardı :( apar topar Belek'teki aptal bir polikliniğe gittik. doktor olduğundan bile ciddi şüphe duyduğum bir adam sadece baktı, portakal veya klor yapmıştır, bunlardan uzak dur dedi, bir alerji iğnesi yaptı ve gönderdi. adamın dalga geçen tavrı, lakaytlığı çıldırttı beni. otele döndük, tabii ki o güzelim havuzdan uzak durdum, iç geçirdim, ama bir türlü iyileşemedim, perşembe kalktığımda durum daha vahimdi :( emre resti çekti ve güzelim otelimizi bırakıp antalya merkez'e, memorial'a gittik. dermatalog hanım muayane etti ve son zamanlarda makyaj yaptırıp yaptırmadığımı sordu. elbette yaptırmıştım, düğünüm için. %90 sebebi bu, eğer metal bir şey takmadıysan dedi. yok ben metal takmazdım zaten, yara yapar bende, takarsam altın takarım kulağıma. kadıncağız tekrar tekrar baktı, değişik bir kozmetik kullanmışsın o zaman düğünde dedi. yapacak bir şey yoktu :( kortizonlu bir serum aldım, kortizonlu yüz, göz (evet göz kapaklarımda bile var) ve vücut kremlerimi alıp otele döndük. kortizon biraz topladı ama bugün, yani balayımızın son gününde yine artmıştı lezyonlar.

şu an havuza iç geçirerek bakıyorum, emre'yi seyrediyorum ve yanan kulaklarımı, boynumu yelpaze ile serinletmeye çalışıyorum.

gelin adaylarına çok önemli, nacizane bir tavsiye. illa ki makyaj yaptıracaksınız ve sizin kullandığınız ürünler olmayacak muhtemelen. ben çok pişman oldum, keşke kendi malzemelerimle gitseydim diye. izmir'deki kuaförümü suçlamıyorum, çünkü kötü marka ürün kullanmıyorlardı, benle birlikte 5 arkadaşım daha makyaj yaptırdı, ama işte benim bünyem tepki verdi. doktorun söylediği şu: bir şeyin alerjik reaksiyona sebep olması için kaliteli olması bir engel değil. bu yüzden alerji yapmadığına emin olduklarının dışına çıkma, yeni bir kozmetik alınca, ufak bir alanda (mesela kolun iç tarafında) dene ve 3 gün sonra o bölgede kızarıklık var mı bak.

işte benim de gelin makyajı yaptıracak için söyleyeceklerim şunlar: kuaförünüze rica edin ve kol içine azıcık sürün hepsini 3 gün öncesinden. hatta kendi malzemelerinizi götürün.

dilerim kimsenin başına gelmez ve balayı sefil olmaz.

suratımdan, boynumdan, ellerimden resim ekleyecektim ama bir gün bu sayfaya bakıp şu anki görüntümü hatırlamak istemiyorum sanırım :(

not: teşhisim sonradan değiştirildi İstanbul'da, AGEP miş, ilaç veya katkı maddesi/deniz ürünü vs gibi ağız yoluyla aldığım bir şeye tepki vermişim. bir gün önceki Ege Restaurantında yediğim karideslerle ilgisi var mı bilemedim :( 1 ay sonra eski halime gelecekmişim, bakalım...

14 Eylül 2011 Çarşamba

bu gece son...

evde son gecem.

nikahtan sonra kendi evimize geçmemiş olmamıza şaşırabilirsiniz ama ikimiz de çalışıyorduk, düğünümüz olacaktı ve biz evliliğimize balayı ile başlamak istedik.

yani baba evindeki son gecem benim bu gece.

annemle babamın yanında pek oturamadım, odama kaçtım, duygusallaşmaktan korktum çünkü.

acı tatlı anılarla eskimiş eşyalarımı, dilleri olsa konuşup neler anlatacak bu duvarları bırakıp gidiyorum yarın.

yatağında son kez uyuyacak olmak garip bir duyguymuş, acı değil ama hüzünlü.

annem işten geldiğimden beri "bu gece misafirsin kızım" diye takıldı bana.

evet gidiyorum bu evden yarın. kardeşim ve Emre ile İzmir yolculuğumuza çıkacağız, inşallah düğünümüzü de yapıp tatile gideceğiz sevgilimle.

odamda hala benim eşyalarım var, çoğu şeyi taşıyamadım henüz, artık yavaş yavaş yapacağım dönünce. zaten seneye de annemler taşınıyor burdan, kardeşim ve müstakbel eşi oturacak; belki bu oda onların oturma odası veya çocuk odası olacak, bilmiyorum; ama çok garip bunları düşünmek; hayat nelere gebeymiş meğer.

evim, odam, yıllarımın geçtiği parkeler; ben sizi özleyeceğim çok, lütfen siz de benden kalan izleri hep taşıyın olur mu??

yardıııım!!

resmen evli bir bayanım evet, ama biliyorsunuz hala düğünüm olmadı.

profesyonel fotoğraf çekimlerim de yapılmadı.

aylardır, düğünde saçlarımı küt kestireceğim diyip duruyorum, etrafımda annem, kayınvalidem, arkadaşlarım ne derse desin kulak tıkadım, üstelik içten içe küt saçın bende yapışacağını bilmeme rağmen, kabullenmedim. ne zamanki az zaman kaldı, gerçeklerle yüzleştim.

dün kuaföre gittim, yapışır dedi, diğerleri de öyle.

topuz pek sevmiyorum, nikahta yaptım ama yine dağınık bir şeylerdi. küt saçımı seviyorum ama eğer 1. saatte yapışırsa çok üzülürüm :(

aşağıdaki modelleri hep düşündüm durdum. ince telli ve az saçlı birisi için yorumlarınıza açığım.











yoksa hiç risk almayıp, kestirmeyip dağınık topuza veya yarım topluya mı dönmeliyim???

13 Eylül 2011 Salı

bir kuaför hikayesi...

Levent'te sadece ve sadece saç kesimine gittiğim bir kuaför var. yapılan makyajları, topuzları da görürüm gittiğimde, işlerinde çok iyiler. çok pahalı bir yer, gelinbaşı için verdikleri fiyat beni çoook aşıyordu, o yüzden vazgeçip nişantaşı'nda iyi bir kuaför aradım.

araştırmalarım sonucunda, daha önce denenmiş, güzel bir kuaförle anlaştım, piyasa ortalamasının biraz üzerinde ama içime sindi dedim.

provayı yaptık, onu da beğendim, peki dedim. biraz makyaj yapan kızı gözüm tutmadı ama üzerinde durmadım. kına gecesi için de geleceğimi söyleyip ayrıldım.

kına gecesi günü gittim ve benim kuaförüm yoktu, acil bir durum oluşmuştu, kardeşi ilgilenebileceğini söyledi. neyse saçıma bir şeyler yaptı ama tam bir hayal kırıklığı, ağlayacaktım nerdeyse. hatta birini aradı, geldi o toparlamaya çalıştı ama beyhude yani.  ödeyeceğim yüklü parayı geçtim, benim özel günümde de mi böyle olacaktı yoksa? kuaföre kendi kuaförümün gelip gelmeyeceğini sordum, böyle em küm ettiler. makyöz kız sade makyaj istedim diye, sadece 10 dakikada yüzüme bir fondoten, gözüme bir far ve eyeliner çekiverdi, evde çok daha güzelini yaparım yani. sildirdim ve koyu bir makyaj yaptırdım, daha eve gitmeden aktı, arkadaşlarım tüm kına gecesi gözlerimin altını sildi durdu.

cuma günü moralim sıfır, kuaförü aradım, "gelecek misin" dedim, "yetişmeye çalışacağım" dedi, iyice üzüldüm. zaten makyajıma hiç güvenmiyordum, saçım da fiyasko olacaktı. arkadaşlarımla apar topar kuaför araştırmasına girdik, etrafta denenmiş kuaförlerin çoğu doluydu, denenmemişlerde ben risk alamazdım :(

oturduğum semt olan Kasımpaşa'ya bile sordum (orda yıllardır kuaföre gitmem), verdikleri fiyatlar nişantaşı piyasasına yakındı valla, ama şöyle referanslı bir kuaför yine bulamadım.

dayanamadım yine levent'teki o lüks kuaförümü arattım arkadaşlarıma, söyledikleri rakamı ayırmamıştım bütçemde, imkansızdı benim için bu.

en son ne mi yaptım? gelinbaşı yaptırmamaya karar verdim ben!! levent'i yine aradım, topuz, makyaj, manikür, pedikür, kaş vs toplamı valla benim önceden anlaştığım "gelinbaşı" fiyatı ile aynı idi :) tereddütsüz aldım randevumu, gelinim ben demedim, napıyım son günümdü ve mecburdum, kuaför bulamamıştım.

ertesi sabah tek bir arkadaşımla, beyaz elbisemle aldık soluğu kuaförde, beyaz elbise giymeyi çok istemiştim napıyım. valla herkes geline kendini prenses gibi hissettiriler der ya, bu kuaförde insan kendini "hep" prenses gibi hissediyor.

saçıma mükemmel bir topuz, yüzüme tam istediğim gibi doğal bir makyaj yaptılar. manikür pedikür vs de süperdi. eve geldik, gülüşe gülüşe duvağımı taktık kafama arkadaşlarımla :)

nikahtaki saç ve makyajımın hikayesi budur işte. düğünümde kuaför çekimlerim vs de olacağından, saçım başım içime de sindiğinden, hiçbir şey içimde kalmadı valla.

12 Eylül 2011 Pazartesi

evet evet ve evet :)

biz evet dedik, çok heyecanlıydı :)

aksi giden şeyler oldu, kırılan darılan oldu ama genel olarak iyiydi her şey.

gelinliğimi giydim, sarı kırmızı çiçeğimi aldım elime ve düştüm nikah dairesinin yoluna. sahneye çıkarken "all my life" çaldı, çok güzeldi :)

nikah esnasında ağlamamak için zor tuttum kendimi, çok feci duygulandım.

sevgilim bağırarak "evet" dedi, benim evetim biraz ağlamaklı çıktı, çok duygulanmıştım çünkü:)

artık resmen karı koca ilan edildik, bizi seven ve yanımızda olan herkese binlerce teşekkür ederek.

şimdi sırada düğünümüz var ve onun için geri sayıyoruz;)

işte nikahımızdan kareler...




9 Eylül 2011 Cuma

imzaya 1 gün kala :)

yarın evleniyorum. evet evet yarın evleniyorum. dün kına çok işe yaradı, stresimi aldı vallahi.

sevdiğim tüm arkadaşlarım etrafımda dolandılar kına yakılırken (kına yakmadım, numara yaptım :)), çok güzel bir andı, herkes benim için ordaydı, çok mutlu oldum.

bugün işe geldim ama erken çıkacağım yine. son anda kuaförümde bir aksilik çıktı. gelinbaşı yaptıracağım kuaföre kınada da gitmek ve test etmek istedim, kendi kuaförüm hastalık sebebi ile şehir dışına çıkmış, cumartesi için "yetişmeye çalışırım" dedi. iğrenç panik oldum. zaten makyöz kızı da tutmadım, çok özensizdi.

apar topar başka bir çözüm buldum, neyse paniğe gerek yok, hallettim, umarım her şey güzel olacak.

kınada kızlarıma duvaklar taktım, Yasemincim ojeleri hazırlamıştı, onlar dağıtıldı. deliler gibi oynadık, konya kaşık havasından tribünler için yapılan holigan şarkısına kadar her şeyde hoplayıp zıpladık :) yorgunluktan ölüyorum şu an.

kınadan birkaç fotoğraf ekliyor ve bloğa birkaç günlük bir ara veriyorum. nikahtan sonra kendimi toparlar toparlamaz hem nikahtan hem de kınadan kareler ekleyeceğim:)



:)

7 Eylül 2011 Çarşamba

kınaya 1, nikaha 3 kala :)

heyecanlıyım, hem de feci halde.

hep İstanbul'daki nikahta heyecanlanmam herhalde pek, asıl İzmir kısmı derdim ama öyle olmucak sanırım. çünkü gelinliğimi giyeceğim, çünkü "evet" diyeceğim.

dün saç provam vardı. kuaför, ne istediğimi bildiğimi söyledi, çok sevindim valla, zira bu kadar karışıklıkta bir de saçım için karışmak istemezdim.

yandan toplu, dağınık bir topuz yaptıracağım ensemden, aksesuarı da uydurduk, güzel oldu :) duvağım alttan takılacak, topuzum görülsün istedim çünkü. nasıl olsa düğünümde, o çok istediğim uzun ve kabarık duvağı takabileceğim.

kuaför çıkışı tesadüfen karşılaştığım arkadaşlarımla oturdum. benimle aynı gün düğün yapacak bir arkadaş da vardı, iki gelin bir araya gelip, diğer iki arkadaşı strese soktuk vallahi :) kızcağıza üzüldüm yahu, haftaya cumartesi düğünü var ve hala mobilyaları tamamlanmamış :( ah ne zordur bilirim...

yarın kına gecem var. elbisem, ayakkabılarım hazır. nikahta kullanacağım topuzun bir değişiğini uygulayacağım yarın, hem kuaförü de tam olarak test etmiş olurum, hem makyajı hem de saçı ;)

gece 2'ye kadar müziklerle uğraştım. çoğunu bulup indirdim, geriye playlistleri hazırlamak kaldı kına için. annemin sonsuz ısrarları var, tef de çalacakmışız, peki dedim, yorgunum çünkü:)

düğünde kullanacağım taca hala karar verebilmiş değilim. istediğim gibi bir taç bulamadım kır düğününe uygun. çok yakın bir arkadaşımın annesi, oldukça iyi görüntü veren kumaş papatyalardan bir taç hazırlamıştı, acaba uygun olur mu gelinlikle kullanmaya emin olamıyorum??? bir tane saç aksesuarı aldım ama burdaki kuaförüm açık ve küt saçta bunu kullanamayacağımı söyledi. moralim bozuldu, küt saça nasıl bir aksesuar kullanılabilir ki? duvağı çıkaracağım için, saçım boş kalsın istemiyorum düğünde.

benden son haberler işte böyle...

6 Eylül 2011 Salı

yüksek yüksek tepelere...

Kına gecesi, Anadolu'da çoook eskilere dayanan bir gelenek.

Aslında temelini düşünürsek, kızın kocasına kurban edilmesi varmış anlamında. hani kurban keserken koyunlara kına yakarlar ki Allah'a kurban olsun, askere gidene kına yakarlar ki vatana kurban olsun, işte kıza da kına yakarlar ki kocasına kurban olsun diye :)

elbette bu modernlik dışı mantıktan oldukça uzaktayız artık. günümüzde kına gecesi ortalama anadolu ailelerinde kadınlar arası kutlama, postmodern ailelerde ise daha çok arkadaşlarla eğlence, bekarlığa veda partileri halini aldı.

annemi kıramadığım için benimkisi biraz geleneksel olacak. ne yalan söyleyeyim, çok istemedim ama yine de çok hevessiz de sayılmam.

peki kına gecesi için neler yapılır ve biz yaptık?

- kına almak lazım, annem halletti. bir de böyle garip bir tepsi almış, mum almış, ortada kına, kenarında mumlar filan. kızlara mendil almış, oynarken sallasınlar diye :) bir de 300 kadar minik minik kına keseleri almış. açıkcası bu kısımlarla çok ilgilenemedim, resim de çekmemişim:)

- bense kız arkadaşlarım için kırmızı tülden duvaklar aldım, eksik kalacak diye korktum ve bugün yine ısmarladım. emre'nin minik kuzeni için ise beyaz tül ayarladım :) kendime de beyaz düşünmüştüm ama vazgeçtim. oturdum, evde mevcut bir duvak tarağına kocaman bir kırmızı duvak diktim, önüne kuaförde yerleştireceğimiz bir taç ile kullanacağım ;)

- bir elbise lazım. makbul olanı kırmızı imiş. yok bulamadım kafama göre. gittim siyah bir elbise buldum, göğüs kısmı pullu. elbiseyi çok sevdim vallahi, öyle ki bir büyük bedenini direk kargo yapmalarını riske edecek kadar sevdim :) ayakkabı olarak kırmızı rugan ayakkabı ayarladım, hadi bir yerden tutturduk kırmızıyı;)

- kına yakılırken bindallı giyilirmiş. ay sevmedim, sevemiyorum ben o elbiseyi yahu :) giymem dedim, ikna ettim ama sonra yine Umut yetişti imdadıma, hatunda bindallı kumaşından mini elbise çıktı iyi mi, kumaştan kurtarıyor ama modern bir elbise, kına yakılırken onu giyeceğim. 10 pointss go to Umut :)

- şu süslü ojeleri çok beğeniyordum ama vallahi vaktim olmadı. sağolsun bir arkadaşım bu işi tamamen üstüne aldı, ojeleri aldı, süsledi, sepet de süsledi, kınaya getirecek:)

- yeri henüz görmedim ama kardeşim laptop'dan müzik çalabileceğimizi söyledi. şu an şarkıları organize ediyorum.

Listeme Candan Erçetin şarkılarından, Tarkan'a, Demet Akalın'a ve Ajda'ya kadar birçok parça ekledim. biizm oraların türkülerinden de bulacağım, akrabalara ayıp olmasın :p

akraba yoğunluğumuz fazla olduğundan biraz kalabalık bir kına olabilir ama bence eğleneceğiz :)

başka kınası olanlar da vaaaar:

Taranis ve Hamide Tekin

son bir ki üç o zaman :

Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar
Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler

:))

not: post müzikler için editlenmiştir :)

Ajda Pekkan- Yakar Geçerim

Ajda Pekkan-  Resim
Ajda Pekkan- Hoşgör sen
Ajda Pekkan- Hür doğdum
Hande Yener- Bodrum
Hande Yener-Kırmızı
Kenan Doğulu - Güzeller İçinden
Kenan Doğulu - Aşk Kokusu
Kenan Doğulu -Çakkıdı
Kenan Doğulu -Rütbeni Bilicen
Demet Akalın- Evli Mutlu Çocuklu
Demet Akalın- Aşk
Serdar Ortaç- İki Gözüm
Serdar Ortaç- Poşet
Babutsa- Yanayım
Fatih Ürek- Hayde
Fatih Ürek- Li li li
Gülşen- Sarışınım (Orijinal Yunancası da olabilir)
Hadise- Evlenmeliyiz
Hadise-Düm tek tek
Hadise- Süpermen
Hadise- Stir me up
Sertap Erener- Ringa
Duman- İçerim Ben
İbrahim Tatlıses ah aşkım aman aşkım
Tarkan- Öp
Tarkan-Gül Döktüm Yollarına
Tarkan- Dudu
Nazan Öncel- Hay Hay
Ayşe Özyılmazel- Enerji
Sıla - Kafa nereye biz oraya
Sezen Aksu- Rakkas
Nil Karaibrahimgil - Bütün Kızlar Toplandık
Nil Karaibrahimgil - Hakkında Her Şeyi Duymak İstiyorum
Göksel Baksana - Talihe
Balkan müziği Uçtu uçtu baba :) - Pembe mor alg dokunuşu;)
Candan Erçetin- Yüksek Yüksek tepeler
Candan Erçetin - Telgrafın Telleri
Candan Erçetin - Annem - Bunu annem için çalmak istiyorum kına yakılırken ama ağlamaktan ve   ağlatmaktan korkuyorum :(
Öykü Berk - Evlerinin önü boyalı direk
Konyalım
Çayda Çıra
Damat Halayı
Misket havası
Fidayda
Çiftetelli
Arabaya taş koydum
İlvanlım
Kasap havası
Bekar gezelim
Tiridine bandım

Yabancılardan :

obla di ob la da

ringa ringa
dinata dinata
fantasy (black box)
a drinking song

gelinliğim artık odamda :)

eveeet dün omuzladık geldik Emre ile onu. odamın köşesine asılmış halde, giyilmeyi bekliyor şu an gelinliğim :)

dün malum doğum günümdü. iş yerinde ufak bir kutlama yapıldı, facebook mesajları aldım epeyce, telefonlar aldım, sevgilim güller gönderdi, çok çok güzeldi elbet ama akşama gelinliğimi alacağım duygusunu bastırmadı hiçbiri.

biraz buruk gittim gelinlikçiye, birkaç arkadaşıma demiştim, gelinliğimin son provası diye, ama kimse ilgilenmez görünmüştü, oysa orası burası eğri mi diye bir baksınlar istemiştim. yine de hiçbir şey hevesimi kıramazdı elbet :)

Emre'ye de provadan sonra gelmesini söyleyip- bu kadar başardık, artık nikahta görsün ilk beni gelinlik içinde- gittim Pronovias'a.

Dilek gelinliğimi getirdi, nasıl giyeceğimi gösterdi, giydirdi. soyunma odasında askılardan biri bol göründü gözüme, durun bir dışarı aynalara gidelim deyip perdeyi açtı ve tüm gün provama kayıtsız kalan 3 tane çılgın arkadaşım elinde minik bir starbucks pastası ile beni bekliyordu, başladılar doğum günü şarkısı söylemeye.

Allam zaten duygusalım, başladım ağlamaya, çok salak bir andı gerçekten :) Ankara'da yaşayan Umutumla, Emre ile organize olup ayarlamışlardı bunu. ellerinde bir de aysho hediye paketi vardı, içindekini söylemeyelim neyse :p

pasta mumu da ayarlayıverdi pronovias, üfledim, eşimle güzel bir hayat diledim. sevdiklerim yanımda olduğu için bir kez daha şükrettim.

sonra Emre de geldi, Alfa'mı aldık ve eve getirdik; ikinci bir emre kadar odaya girişleri yasakladım :) hele kına günü direk kilitleyeceğim odamın kapısını.

ay mutluyum yaaaaa...

5 Eylül 2011 Pazartesi

haberler haberler haberler...

günü gününe yazmayı çok istesem de olmuyor, olamıyor :) o kadar büyük bir koşturmadayım ki, malum...

peki ben ne yaptım bu bayramda?

cumartesi sabah erkenden düştük yola ve İzmir'e gittik, Forum Bornova'da dolanıp, Alsancak'daki şık butiklere girdik. ve İzmir'deki ilk günümüzde, Emre'nin İstanbul'da beğenip bedenini bulamadığı gömleği ve de benim İstanbul'da çok beğenip numarasını bulamadığım ayakkabıyı bulduk.

Nine west'i seviyorum, bir kere buçuklu numaraları var, ve de "bride" diye koleksiyon da yapmış. şahsen İnci, Hotiç, Kemal Tanca'da pek seçenek göremedim ben. neyse burda bir ayakkabıyı çok beğendik ama ne yazık ki ayağıma uyan numarası yoktu İstanbul'da, eh ayakkabı sezon sonu, indirimli filan, bırakmamışlar tabii. ama ne oldu? Alsancak'ta kalabalık olmayan, sessiz sakin bir pazar günü (sevgilim herkesin Çeşme'de olduğunu, bu yüzden boş olduğunu söyledi :)) buluverdim ayakkabımı.

resmi aşağıda, bu ayakkabıyı nikahımda kullanacağım. düğünüm için ise hemen yanında görülen sarı ayakkabılarımı yaptırdım ve geçen hafta teslim aldım :)

 

sonraaaaa, İzmir'de gezerken, kınaya giyeceğim elbiseyi de buldum. tamam annem uzun, kırmızı bir şeyler dedi ama ben gittim ve siyah, straplez ve mini bir elbise aldım, napıyım :) artık elbise, nikah sonrası huzurlarınızda;)

izmir turumuzda eski foça'da balık, yeni foça'da dibek kahvesi de vardı tabii. hafiften dinlenerekten geldim geri. hemen evin işlerine koyuldum. küçük evimizde, ikea ve koçtaş dokunuşları yaptık, fonksiyonellik kazandırdık. mesela mutfağımıza bir bıçak kaşık askılığı, açılır kapanır bir masa ve iki minik tabure, havlu askısı filan ekledik, gözüme çok şirin görünüyor şu an :)


sonra banyoya da bir dokunduk, ikea dolap, raf (tamam burda raf henüz yok, kesilmeyi bekliyor ama dolabın hemen altında yeri mevcut), aynalar, koçtaştan sabunluk, etajer, diş fırçalık; eminönü'nde saç kurutma makinesini asmak için zımbırtı, her şeyi monte ettik. lavabonun altında deterjanlar için bir sepet, aynı hasırdan bir kirli sepeti ve makine üstü süs havlusu sepeti ve yine hasır kutu yerleştirdim. küçük bir alan daha verimli kullnılamazdı doğrusu. burda gözü tırmalayan tek şey şu sarı- kırmızı havlular, napalım serde fanatiklik var :)


gelelim yemek masası ve konsolumuza:) bunları Lazzoni'de görür görmez vurulmuştum, artık bizimler. montajında ufak tefek sorun çıktı ama düğün sonrası eğileceğim bu konuya :)



salon koltuğumuz :)




küçük kırmızı odamız :)


vee annemin kokoş örtüsü ile süslü odamız, bu örtüyü bir ara yok edeceğim :)



bunların dışında ufak bir tuvaletimiz ve bir de ütü/ardiye odamız var, onların resmini çekememişim.

işte ben bayramda evi bu hale getirdim, çook yorucu oldu ama değdi :)

akşam gelinliğimi teslim alacağım, yarın saç provam var, perşembe günü kına gecemiz. bugünler ne çabuk geçti de zaman geldi, inanamıyorum şu an, çook heyecanlıyım :)

Prenses oldum ben!!

Sevgili Gülümse beni mimlemiş.

Sanırım aynı gün içinde yapmalıydık, aman Tanrım daha fazla geç kalmayayım, gazap filan istemiyorum düğün arefesi :)

veee ben prensesler arasında "Pamuk Prenses" çıktım.

Tubitos'un dediği gibi, hepimiz kendi masalımızın prensesiyiz bence de :)

http://gulumseninblogu.blogspot.com/2011/08/prenses-oldum-ben.html

bugün benim doğum günüm, hem yorgunum hem mutluyum :)

tam 29 sene olmuş, Cerrahpaşa'da gözlerimi açtım açalı.

ismimi Ayşe koymuşlar, annemin doyamadığı annesinin adı. şimdi bir yerlerden görüyorsa anneannem beni, bilsin ki en mutlu doğum günümdür bugün.

yıllarca hikayelerini dinlesem de, yine de doyamadığım dedeciğim de gideli 9 ay oldu nerdeyse, şimdi anneannemle el ele durup, ilk torunlarının en mutlu doğum gününü izliyorlardır, eminim. ah be dedeciğim, 9 ay daha beklesen ne olurdu sanki, görseydin beni beyazlar içinde, hiçbir torununu evlendirmeden neden gittin ki hiç anlamam.

bugün benim doğum günüm.

pek kimse hatırlamadı, o kadar yoğun zamanlarımıza geldi ki bu doğum günü.

blogger'ın N'leri postunu yazamadım, hatta hiç post yazamadım bayramda, çok üzgünüm :( ama izmir- istanbul, baba evim, kendi evim, cilt bakımı, gelinlik provası, ayakkabı, saç aksesuarı, nikah şekeri, oturma düzeni ayrıntılarından elimi bilgisayara atamadım bile.

bu sene güzel bir sene, bugün güzel bir 5 eylül.

doğum günüme girerken, hala vakit ayırıp bitiremediğim nikah şekerlerime fiyonk atıyordum. bundan sonraki doğum günlerimde de, o bonibonlar kadar renkli ve tatlı bir hayat dileyerek.