30 Aralık 2011 Cuma

yeni yıl yeni yıl yeni yıl bizlere kutlu olsun :)

evimizde geçireceğimiz ilk yılbaşı...

heyecanlıyım, çünkü 9 kişi yeni yıla bizim minik evimizde merhaba diyeceğiz yarın.

işlerimizin yoğunluğu, kardeşimin nişanı derken evle pek ilgilenemedim, aslında dip köşe temizlemek ve detaylı bir şekilde süslemek isterdim.

ama olsun, gelenler yabancı değil :)

ben yine de kendimce aldım migros'tan yılbaşı ağacımı, süsledüm dallarını, altına da şirketin hediyesi olan paketleri bozmadan yerleştirdim :) aynamıza ve de evin içinden geçmesine hiç anlam veremediğim doğalgaz borusuna da süs astım :)

akşama da balonlar alıp şişireceğim inşallah...

resimler net değil, iphone um yok da benim, idare edin ;)

bu vesile ile herkese mutlu seneler...


27 Aralık 2011 Salı

ilk adım...

Sevgili kardeşim ve Nagişimiz bu hafta sonu nişanlandılar.

Emre'nin de dediği gibi kardeşim yılın en soğuk gününü seçmişti nişanlanmak için.

Cumartesi günü, elimizde çiçeğimiz, pastamızla,  kokoş hallerimize bürünüp (tabii çok kokoş olmadık, nişan töreni sadece yüzük takmak içindi) düştük Pendik yollarına.

Ayrıca yanımızda, benim özene bezene hazırladığım bohça da vardı. elimden geldiğince kullanacağı şeyler olmasına dikkat ettim. mesela alengirli makyaj kutuları yerine, Sephora'dan makyaj paleti seçtim. çok dantelli geceliklerler, altılı takımlar yerine düz krem satenler; topuklu terlik yerine pentinin puf puf krem terlikleri, saten sabahlık yerine kışın sıcacık tutacak bornozu andıran sabahlık vardı :) gezinirken çok beğendiği twist elbiseyi de paketleyip koydum bohçaya. beğendiğini söyledi, çok sevindim :)

e biz yüzüklerimizi taktık ve geldik. umarım attıkları bu ilk adım, huzurlu ve mutlu bir evlilikle devam eder.

onlar ermiş muradına :)



26 Aralık 2011 Pazartesi

2012 gel ve bunlar gerçek olsun :)

sevgili takımdaşım fuly beni mimlemiş. valla ne yalan söyleyeyim, ben de mimlensem de yazsam şu yazıyı diyordum, baktım kimse mimlememiş üzüldüm filan, en son çare kendi kendime yazacaktım :p

2012'de gerçekleşmesini dilediğimiz 12 şeyi yazacakmışız. aslında insanların istekleri bitmez ama özetlemeye çalışalım değil mi ? :)

1- klasik olacak ama sağlık dileyeceğim ben. Annem geçenlerde yine rahatsızlandı, yine ödüm koptu. üstelik artık yanında da olamıyorum sürekli :( Allah beni, eşimi, ailemi, sevdiklerimi korusun, dert verip derman aratmasın 2012'de. Kimsenin acısını yaşamayalım, ben elimde olsa ölüm denen şeyi iptal etmek isterdim ama madem gerçekçi olacağız, ani ölümlerden, beklenmedik acılardan uzak bir yıl olsun 2012, olur mu?

2- ikinci dileğim kendim için değil. bu sene canım kardeşim, canım arkadaşım Şerom, tribün dostum Semacanım evleniyor. yine aynı zamanda Tubitos ve Pembe Mor Alg'i de unutmadan, evlenecek olanlara, benimkinden kat kat daha güzel bir düğün (kendiminki çok içime sinmişti de :)) ve ağız tadı diliyorum.

3- bu dileğim de kendim için değil. ismini vermeden söyleyeceğim iki çok yakın dostum, direk çekirdek ekibimden iki kişi, bu sene anne olmayı planlıyor. Umarım 2012'de hayallerine kavuşurlar, bebeklerini sağlıkla kucaklarına alırlar bu yıl. artık yetişmeyenler de, 2012'de güzel bir hamilelik dönemi geçirir ve 2013'de anne olurlar tabii.

4- Eşim kariyer planında değişiklik istiyor. Benim kariyerimi değiştirmem için geç, zaten öyle bir planım da yok. o yüzden 2012'de kendi adıma stabilite, eşim adına güzel fırsatlar diliyorum.

5- Yıllardır araba almak isterim. Bazen her zaman bir aksilik çıkmasında bir hayır var mı diye düşündüğüm oldu. Eğer hakkımda hayırlısı ise bir Toyota Yaris veya Auris istiyorum 2012'den :)

6- 4 arkadaş ortak milli piyango biletleri aldık. hepimizin hayat kurmanın ilk başında emekleyip duruyoruz. bizi şöyle azıcık ivmelendirecek bir şeyler çıksa süper olur :) çok değil bir sonraki dileğime peşinat olsa yeter :)

7- Bir evim olsun istiyorum. yani makul bir faiz ödenecek bir borca girsem de yeter. işte peşinat lazım, o da 6 numaradan gelse süper olur. ama elzem değil, 2013'e kalabilir bu dilek:)

8- 2012 yılında hiç ek hesaba girmeyelim istiyorum. çok basit görünebilir ama psikolojimi bozuyor bu durum, ne olur eksi bakiye görmeyeyim hesabımızda artık :)

9- Eşimle balayı hariç tatil yapamadık biz. Bu sene bir kayak, bir yurtdışı, bir de yaz tatili diliyorum. Sanırım bu da 8. maddeyi zora sokuyor, e dilek bunlar yani, ben dileyeyim de :)

10- Daha düzenli bir insan olmak istiyorum. 2012 yılına, 2011'de biriken tüm işlerimi bitirerek, temiz temiz girmek istiyorum.

11- Çok sevdiğim ve bir türlü yüzüne şans gülmeyen 4 arkadaşım var. 2012 onların senesi olsun, hayat arkadaşlarını bulsunlar, istedikleri işte olsunlar. 2011 bana ne getirdiyse, 2012 de onlara daha iyisini getirsin.

12- Galatasaray şampiyon olsun, şampiyonlar ligine katılsın, elenmeden 2012'yi tamamlasın. İçinizden e CL şampiyonluğu dile dediğinizi duyar gibiyim, yok onu 2012 sonunda dileyeceğim, malum yıl sarkıyor :)

mim kimlere gitsine gelince, valla mimkin değil 12 kişi çıkmaz benden. Eğer olur da görürse Yasmin yapsın bunu ;)

23 Aralık 2011 Cuma

Litera... yağmur, soğuk ve bırrrr

dün akşam Literada idik. şirketimiz yılbaşı yemeğini burda düzenledi.

oldum olası severim Goethe Enstitüsünün en üst katında, Haliç manzarasını olanca güzelliği ile sunan bu mekanı.

normalde hafta sonları canlı müzik de oluyor. ama dün de vardı, bizim şirketimizin orda olması sebebi ile mi, bilemedim.

güzel bir kokteyl, nefis bir et ve şarap vardı menümüzde.

artık karar verdim, ertesi gün başımın ağrımasını göze alamıyorsam, kırmızı değil beyaz şarap içmem lazım, tabii ille şarap çektiyse canım, hehehe.

şimdi ise çıkmama 1 saat kala, sol tarafımdaki cam kütlesini şiddetiyle sallayan yağmura bakıp bakıp eve acaba kaçta gidebilirim diye düşünüyorum.

üstelik eve değil, annemlere gitmem lazım bugün, yani haliç köprüsü trafiği!!!

bari yanımda bir kitap olsaydı be :(

neyse benim için gündemin yoğun olduğu bir hafta sonu başlıyor.

herkese iyi hafta sonları....

21 Aralık 2011 Çarşamba

2011 giderken...

2009 yılını sevmiştim ben, yani fena değildi. 2009'un son demlerinde de evleneceğim adam çıkmıştı karşıma, daha ne olsun di mi?

ama 2010'u pek sevemedim. başımıza bir sürü aksilik geldi, işte mutsuzdum, annem hastalanıyordu çok, Emre ile birçok zorluğa göğüs germek zorundaydık. yılın son aylarında elinde büydüğüm dedemin kardeşi, Zübeyde anneannem ölmüştü, zaten ondan bir hafta önce de yine diğer kardeşleri, aynı zamanda amcamın eşi. ne uğursuz bir yıl deyip duruyordum hep. zaten 2010 yılı, bitimine 10 gün kala dedemi de aldı gitti bizdem. bitsin bu yıl artık diye isyan ettiğimi bilirim.

ama 2011 çok güzel başladı, güzel devam etti, arada aksaklıklar çıktı yine ama çok şükür ciddi acılar yaşamadık. hem Emre hem ben iş değiştirdik, evlilik planlarımızı öne aldık bu sayede. nişanlandık, evlendik, hatta şimdi bu yılı uğurlamaya günler kala canım kardeşim de nişanlanacak.

"hakkımda" kısmında yazar ,  2011 yılının uğuruna inanan diye...

ben 2011'i çok sevdim. Galatasaray kötü gidiyor derdim, son demlerinde o da düzeldi be.

sen ne güzel bir yıldın 2011. seni hiç uğurlayasım yok inan.

giderken son bir kıyak daha yapar mısın? 4 tane bireysel, 16 tane ortak milli piyango bileti aldım da :)

20 Aralık 2011 Salı

tam bir yıl önce...

2010 yılının son günlerinde, tam 1 yıl önce bu gün canım dedeciğim bırakıp gitmişti bizi, geçen sene bugün bu saatlerde, hayatın en anlamlı tesadüflerinden biri olmuş, annem normalde köyde olmayacağı soğuk bir kış gününde başka bir vesile ile ile köydeydi, babasının bu hayattaki son gününde yanında olmayı nasip etmişti Allah ona.

sabah aradığında ağlayarak "deden gidecek kızım bugün" dedi. üveyliği bize hissettirmeyen anneannem, yan köydeki annemi arayıp "yetiş" demişti. annem gittiğinde can çekişiyor, ellerini tutuyordu annemin. işte ondan sonra susmuştu dedem, kıpırdamadan yatıyordu, annem sadece "bir nefesi var" dedi.

ne yapacağımı bilemedim, 1 ay önce görmüştüm onu en son, daha önce de yanına gitmiştim hasta olduğunu duyup... aslında yılın en kısa gününe sadece bir gün vardı ama geçmedi o gün.

eve gelip duş aldım, hazırlandım. her an bir haber gelecek de gideceğiz gibi. ve o haber geldi... 10 dakika önce dayımın ve yengemin gitmesine karar vermiştik sadece. eğer kötü haber gelirse de kuzenlerimi toplayıp gidecektik kardeşimle. oysa ki yengemle dayım daha yola çıkamadan, yetişemeden gelmişti o haber, onlar yine de gitti. biz de kuzenlerimi toplayıp düştük yola.

ölümüne 10 dakika kala kendine gelmişti dedem, tatlı istemişti, bir kase sütlaç yemiş, herkesle sohbet etmiş, anneme "gidecek misin kızım?" demişti. evlatlarına uzak olmanın ne acı bir şey olduğu, ömrünün son anlarını yaşayan bu adamın sorusunda gizli aslında.

köye girdiğimde ağlamaya başladım, zor tutmuştum zaten kendimi. benim için o köy dedem demekti, orda bir dedem vardı. bizim evimiz babamın köyündeydi, annemin köyü benim için dedemin evi demekti, dedem demekti, bayramda gidip elini öpmek, defalarca dinlediğim hikayelerini bıkmadan yine dinlemek demekti.

eve gittiğimde onu görmeye alışık olduğumuz döşek bozulmuş, üzerinde insanlar oturuyordu artık. tam biz girdiğimizde dayım ve babam onu battaniyelere sarılı halde çıkardılar, camiide de yetişemedim, göremedim son kez.

ve dedem aklımda, 1 ay önce gördüğüm sohbet eden hali ile kaldı. yaşlıydı dedem, genelde yatardı döşeğinde. ama  Allah bana onu son kez yatak döşek değil sandalyesinde otururken, yemeğini yerken görmeyi nasip etti.

onu son gördüğümde, kapıdan çıkıp ayakkabımı bağlarken, vazgeçip yeniden içeri girmiştim. kimse yoktu odada, elini avucuma aldım, yine geleceğim dedem dedim, hakkını helal et. elimi sıktı o da, helal olsun güzel kızım, yolun açık olsun dedi.

ve biz dedemi uğurladık. 2 ay içinde 3 kardeşi uğurlamıştık böylece, hepsi peşpeşe gitmiş, aile büyüklerimizin acısı ile yanmıştık 2010 yılının son aylarında. 2010 yılı son sevimsiz şakasını da yapıp gitmişti bana işte.

yine geldim dedem, ve bilirim ki sen beni gördün. nur içinde yatasın...

13 Aralık 2011 Salı

Mim: The versatile blogger

sevgili Hamide beni ödüllendirmiş, kendisine teşekkür eder ve kendimle ilgili 7 gerçeği paylaşmak isterim :)



aslında beeen :

1. çok feci Galatasaraylıyım, evet biliyorum, bu sizin için yeni bir şey değil.

2. mühendis olmama rağmen dökümantasyon işiyle haşır neşirim, her gün "ne yapalım ekmek parası" modunda takılıyorum. aldığım ciddi mühendislik eğitiminden (İTÜ) bir şey kalmaması bazen içimi acıtıyor.

3. çok çabuk gaza gelen biriyim. iki gün içinde gaza gelip yurt dışına gitmişliğim de var, hiç gerekmediği halde paralarımı saçıp ekmek yapma makinesi alıp, gereksiz pahalı selülit kremi aldığım da. bu bazen avantaj oluyor, bir şeye karar vermek için hevesimin geçmesini beklemiyorum ama bazen hem maddi hem manevi zarar olarak bana dönüyor.

4. kolay affediyorum, bana yapılanları kolay unutuyorum, hiçbir şey yokmuş gibi davranıyorum ve bu içimden geliyor. bundan nefret ediyorum, aynı kişiden benzer kazıkları bu sebeple yediğim oldu.

5. çok konuşuyorum, elimde değil, ben konuşmaktan vazgeçemem:)

6. vertigo hastalığım var. tetiklendiği zaman dengemi sağlamakta zorlanıyorum. ilk kez başıma Amsterdam'da gelmiş, 3 günlük tatilim ziyan olmuştu. ne zaman azıcık gözüm kararsa, "şimdi kusmaya başlayacağım, yürüyemeyeceğim" diye panik oluyorum. bu benim zayıf yanım.

7. eşimle internette tanıştım. yok öyle chat sitesinde, sosyal paylaşımda filan değil, Galatasaray sözlük'te tanıştık biz. 1 seneye yakın süre, birbirimizi görmeden yazıştık, telefonlaştık, bu sürede asker mektubu bile aldım. etrafımdakiler bana deli gibi bakıyorlardı o zamanlar bir türlü görüşmediğimiz ve devam ettirdiğimiz için. buluşmamız geç oldu ama tam oldu, şimdiki biricik eşim benim yaşadığım şehirde hayat kurdu ve evlendik :)

ben de kimseyi mimlemeyeceğim, yapmayan 10 kişi bulmakta zorlanıyorum :)

12 Aralık 2011 Pazartesi

bu hafta sonu...

Lamoreee bu hafta sonu...

ya Lamore diyince, yeri geldi gibi düşündüm, benim şu nick bildiğiniz yazıldığı gibi okunuyor, lamor diye değil, çok karışır da blogda da bulusun dedim bu bilgi :p

heh ne diyorduk? bu hafta sonu ben..

Cumartesi gibi koca ile beraber baba evinde güzel bir kahvaltı yapıp,

Anne, baba, kardeş alındı ve kardeşin sevdiceğinin ailesi ile tanışılmaya gidildi, yakında nişanımız var a dostlar. görümce olarak, nişan bohçası hazırlamam lazım, bari ben Tubitos'un bloğunda gezineyim gidip :)

Pazar günü ise evde mayıştık, hafta içi pişirmek için sebzeleri yıkadım, etleri ayırdım, kafamda planımı yaptım, çamaşırlar yıkandı ve serildi (kurutma makinesi sanırım iyi bir şey )  ve de akşama, pişirilmiş yemeği ile birlikte anne-baba geldi, afiyetle yedik veeeee:

oturup Galatasaray'ımızın Trabzonspor deplasmanı maçını izledik. bir kere daha anladım ki, Galatasaray iyiyse, ben futbol izlemeyi seviyorum arkadaş. ne özlemişim böyle oynadığımız günleri, önümüze gelene 3 tekme modunda devam ediyoruz, maçımız 3-0 bitti, gollerin ikisini bu sene Trabzonspor'dan transfer ettiğimiz Selçuk  ve Ceyhun attı :)

ve yine geldik kürkçü dükkanına. başlıyoruz çalışmaya şimdi.

iş güç haricinde ise, kardeşimin biricik sevgilisine "ne alsam" "ne alsam" ile geçen güzel bir hafta geçirmeyi diliyorum. istiyorum ki, kendini çok şanslı hissetsin, değerli hissetsin müstakbel gelinimiz:)

8 Aralık 2011 Perşembe

benim için bir lanetin kırılışı : Galatasaray 3- 1 Fenerbahçe

hafta içi derbi seyrettik dün.

tribün arkadaşım yollarda kaldı, gelemedi, eve bile dönemedi trafikten, çok üzüldüm, halbuki koltuğuna gözüm gibi bakıyordum.

yapcak bir şey yok deyip, Emre ile ortada boş bıraktığımı koltuğa doğru kaydık, Sema gelemiyordu. Halbuki kombine alan birisi için şu maç da kaçıyorsa, o kombineyi delgeçle delmek ve anahtarlık yapmak gerekirdi. maçı bu saate ve güne koyanlara yeniden selam ederim.

buruk başladık maçı seyretmeye bu yüzden, ama oynadığımız güzel oyun mest etti, bizi içine çekti.

çok özlemişim, çok özlemişim takımımı böyle görmeyi ben.

11 oyuncumuzdan birisine de diyemem ki: kötü oynadı

resmen saha da herkes iyiydi, kimleri daha iyiydi ama herkes iyiydi.

uzun zamandır bu kadar içten "goool" diye bağırdığımı hatırlamıyorum ki ben son zamanlarda garip bir şekilde üzülüp sevinemiyordum maçlarda (bu şike olayları beni çok soğuttu !)

bu arada başlıkta bahsettiğim lanet nedir, açıklayayım, benim 4. gittiğim derbi, hepsinden boynumuz bükük döndük de, kendimi uğursuz ilan etmiştim.

maç çıkışı da şanslıydık, iki aibi (biri divan kurulu üyesiymiş) bizi taksilerine aldı, yoksa yağmurda sıçana dönecektik TEM'in ortasında. hoş taksici onları nişantaşı'na bırakınca, bizden de aynı (stat-nişantaşı/çapa) parasını istediğini söyledi, anlaşması böyle değilmiş. abimiz iki yolcu almış (ki telefonlu taksici, aranmış yani, o adamlar en az 50 TL atmıştır ona), yanına aldıklarından da para alacakmış filan. ama nedense adamlar taksideyken bunu demedi beyfendi (kaçırı mı yağlı müşteri), ah ben o abileri tanıyacaktım da kesecektim senin nemalanmanı. neyse bizim taksici ağır abi "gençler nişantaşı-çapa arası size ait" diye inince bozulmuş, biz devam etcez diye beklerken döktü eteğindekini. ne diyim umarım fırsatçılık yapmaya çalışırken, aksilikler peşini bırakmaz. bizi ilgilendirmedi tabii, atlayıp başka taksiye bindik ve normalde 50 TL tutacak bir yolu, 10 TL'ye gelmiş olduk :p

heh ne diyorduk, maç.

ben baktım uzatma dakikaları da bitiyor, skorboard'ı bir çekeyim dedim.


ay benim düğmeye basmamla skor değişti, yeniden çekmek durumunda kaldım.



o son saniye golünü yemeyecektik... neyse artık :)

7 Aralık 2011 Çarşamba

sonsuza dek sürecek bizim aşkımız....

sonsuza dek sürecek bizim aşkımız
biz galatasaraylıyız...

işin gücün derinine inmeden, sabah sabah derbi heyecanımı paylaşmak istedim.

maça yetişmek için izin almam lazım yarım saat, direktörüm Fenerbahçeli, bana şans dileyin.

atkım hazır, formam hazır, kombinem de yanımda.

yenilsek de sanırım çoook dert değil, alıştık artık :p

yeter ki saatler geçsin, vakit gelsin.

bu maça yetişmem lazım, şans dileyin :)

6 Aralık 2011 Salı

Mim: Blogunuzu Çevrenizle Paylaşıyor musunuz?

Sevgili Hestia beni mimlemiş, artık tembelliği bırakıp yapmalıyım bu Mim'i :)

1. Blogunuzu tüm eş, dost ve çevrenize söylediniz mi?

Herkes bilmiyor valla. Ama yakın arkadaşlarım, kardeşim biliyor burayı. yine de takipçilerimin neredeyse hepsi beni aslında tanımayanlar, yakın çevremin sürekli buraya girmediğini biliyorum. mesela kardeşim en son evlenmeme birkaç gün kala girmiş, yazılarımı okuyup, oturup ağlamış, - ki normalde maço takılan bir çocuktur kendisi- mesaj attı bana ben balayındayken :) sonra bir daha girmedim dedi.


2. Blogunuzu ileride çocuklarınıza gösterecek misiniz?

bence süper fikir :) kesin kendilerinin doğma, büyüme süreçlerini de burada paylaşmış olacağımdan, annelerinin evlilik, doğum anılarını, kendileri ile ilgili yazılarımı okumak hoşlarına gidecektir, eminim :)

3. Blogunuzu eşiniz/ sevgiliniz biliyor mu?

biliyor tabii :) evlilik hazırlıkları sırasındaki çoşmuş postlarımı şaşkınlıkla izledi kendisi, ama düzenli takipçim değil, burdan kendisini kınıyorum :)

5 Aralık 2011 Pazartesi

misafir ağırlamaca ve havuçlu toplar...

vay be, kim derdi ki bir gün ben de "ne pişirdim, ne hazırladım" postu yapacağım, değil mi?

annemin evinde yıllarca el bebek gül bebek yaşadım, yediklerimin nasıl yapıldığı ile değil, genelde nasıl olduğu ile ilgilendim.

sonra bir gün iş başa düştü.

anlaıdm ki, teorik olarak bir şeyler kapmışım, database de tutmuşum, çünkü çok fena gitmiyorum bu konuda:)

hafta sonu ilk işyerimden tanıdığım arkadaşlarım geldiler yemeğe.

ana menümde tavuk (fırın poşetinde, pratik bir şey)- yanında patates püresi ile tabii-, pilav ve mercimek çorbası vardı ( hmm çorbayı başa yazmak lazım, yavaş yavaş öğreneceğim:))

sonra ortaya soğan salatası, gavurdağı salatası, peynirli közlenmiş biber sarmaları ve yaprak sarma hazırladım.

tabii tatlı da yaptım. açıkcası ezbere bildiğim, eskiden de iş arkadaşlarıma yapıp götürdüğüm havuçlu toplar :) nostalji yapalım dedim.

tatlı ve ana yemeksiz sofram, peçeteler filan da henüz yerleşmemiş ama idare edin :


ve havuçlu toplarımın tarifi :

Malzemeler:

5-6 adet orta boy havuç
1 paket (küçüklerden) petibör bisküvi
50 gr margarin (tereyağı da olur)
1 çay bardağı rondodan geçirilmiş ceviz içi
1 su bardağı şeker
Hindistan cevizi

Tarifi:

havuçlar rondodan geçirilir ve püre kıvamında elde edilir. daha sonra margarin eritilerek havuçlar üzerine eklenir ve harlamış ateşte kaşıkla bastıra bastıra karıştırılarak havuçlar pişirilir. havuçların rengi döndüğünde şeker ilave edilir ve şeker karamelize olana kadar 5 dakika daha orta ateşte karıştırılarak pişirilmeye devam edilir. Elle ezilmiş petibör bisküviler ilave edilir ve 1-2 dakika daha pişirilir. Pişirirken artık tavaya yapışmadığını, hamur kıvamında bir kütle oluştuğunu göreceksiniz :)  [ teflon tava kullanmakta fayda var] daha sonra soğumaya bırakılır, eli yakmayacak soğukluğa gelince, avuç içinde yuvarlanır ve tabak içerisindeki hindistan cevizine batırılarak süslenir.

Afiyet olsun :)


derbi heyecanı sardı dört bir yanımı...

çarşamba günü maç var.

maçı hafta içi  oynamalarına ayrı sinirleniyorum, saatine ayrı.

Tranzonspor'un CL maçı var aynı gün. o sebeple saat 20.00 bile değil, 19:30 maç saati.

yahu nasıl gelecek insanlar?

hadi ben TEM de çalışıyorum, parama kıyıp, taksiye atlayıp gelcem, ya uzaktakiler?

böyle derbi mi olur yahu?

derbi dediğin nasıl olur?

eğer maç Galatasaray'ın sahasındaysa, o gün gündüz çıkınca her yerde sarı kırmızı formalar görürsün. tüm gün o gün o ülkede derbi olduğu moduna girersin. ben mesela sabahtan giyerim formamı derbi günleri.

aynı şekilde kadıköy'de ise, sahili sarı lacivert formalar kaplar, genelde güzel bir pazar günü olur.

amaç nedir anlamıyorum. zaten rakip seyirci de almıyorsunuz, he bir de hafta içi yapın, iyice içine edin üç kuruşluk zevkimizin.

neyse bunları düşünmeyerek moda girmeye çalışıyorum.

hafta sonu eski derbileri filan izledim. eh bizim açımızdan pek parlak değil tabii, ama olsun, umrumda mı, vallahi değil, benimki ciddi bir "yensen de yenilsen de" durumu.

4. kombine sezonum sanırım. yani daha fenerbahçe galibiyeti görmedi bu gözler canlı olarak.

e vakit bu vakittir, inşallah:)

yine aynı konuya döneceğim, çünkü çoook sinirliyim!!

öldürmeye, köreltmeye çalışanlara inat! GS-FB derbisi Türkiye liginin en önemli maçıdır, kimse terisini söyleyemez bunun. bir Şampiyonlar Ligi maçı ile çakışmayacak, hafta içi iş çıkışından yetişmeme riski olmayacak kadar önemlidir.

nasıl yani, daha derbiden eve dönemeden Trabzon maçı mı konuşulmaya başlıcak şimdi?

Bu Trabzonspor a da bir ayıptır aslında.

çünkü hafta içi başka hiçbir hafta müsait değildi, bu haftayı bulduk!!

tebrikler, sizi Allah'a havale ediyorum.

2 Aralık 2011 Cuma

güzel insanlar görmek...

Mart ayından beri yalnız oturuyorum 4 kişilik bir açık ofis masasında, hep demişlerdi, falan pozisyonuna birisi gelecek.

Yaşadığım sorunların çoğundan bahsetmedim burda, sevgilime bile söylemedim pek çoğunu, yüzüm güler, şükrederim ama pek de mutlu sayılmam.

içimden çok dua ettim, en azından dibimde oturacak olan kişi neşeli, pozitif bir insan olsun diye.

sanırım gök kapısı açıkmış ki bıcır bıcır bir çalışma arkadaşım oldu.

sabah baş ağrısıyla uyandığım bir gündü, takside gelirken kaç kere kusmanın eşiğine geldim, ofise gelince zaten ne yesem gitti. ağrı kesiciler de fayda etmedi, dün ağrımaya başlayan başım, sabah ağrımaya kaldığı yerden devam etti :(

birkaç saat önce azcık ağrım geçti.

he konudan konuya atladım sanmayın. iğrenç bir gün olması gerekirken, karşımda bu kadar pozitif bir kız gördükçe gülümsüyorum.

beni kötü gördükçe su taşıdı bana, yemeğe götürdü, en güzeli gülümsedi.

uzuuuuun zaman olmuştur, iş ortamında birine görür görmez ısınalı.

aman nazar değmesin bize :) sayesinde valla burası daha yaşanır oldu.

bu da onun çektiği oyuncaklı fotoğrafım. bu oyuncağı almak için bayağı uğraştık ama zafer bizim oldu :p

iyi hafta sonları :)


1 Aralık 2011 Perşembe

ve yarın Cumaaaa...

evet oflaya puflaya getirdim Cuma'yı...

en sevdiğim ikinci gün Cuma, çalışmama rağmen, çünkü umutlu oluyor insan, dinleneceğini, gezeceğini, tozacağını düşünüyor. birinci sırada ise elbette Cumartesi var benim için. Pazar günleri çabuk geçiyor, beni sinir ediyor, hadi üçüncü sıraya da Pazar'ın kahvaltısını koyayım.

en sevdiğim akşam da Cuma akşamı, çünkü biliyor ki, o gecenin dışında bir gece daha uzun uyuyacak.

bu hafta işten kafamı kaldıramadım.

oysa ne çok şey geldi aklıma yazacak, ama oturup toparlayamadım işte.

ama herkesi okudum ben. Yasmin'in depresyonda olduğunu, Gülümse'nin iş arkadaşları ile fotoğraf çektirdiğini, Hamide'nin makyaj yapmamasına rağmen hediyeler kazanıp, pembe mor alg in ise eşya beğenme sürecinde olduğunu okudum, gördüm.  gelinyolu gelinlik modeli, gelinliğin üzerine kürk modeli sergiliyordu, taranis papuçlarını paylaştı. daha sayamadığım bir sürü güzel paylaşımlar okudum.

e ben paylaşamadım ama üzüldüm çok :(

dönüşüm muhteşem olacak.

şimdi Cuma'nın içime doldurduğu enerji ve Perşembe'yi de bitirmenin mutlululuğu ile kız arkadaşlarla buluşmaya gidiyorum ;)