31 Mart 2012 Cumartesi

Canim babam

Hastanedeyiz su an.

Tabii ki,her zamanki gibi sehir disindaydim. İlerleme var ama babam ilk kriz gecirdiginde yurtdisindaydim,neyse ki bu sefer bir ucakla gelebildim hemen.

Neyse ki aylardir anjiyo olmasi icin yalvardigim babam krizin esiginde yetismis hastaneye.Uc ana damar tikali,yetisemese kurtulmasi zordu dediler.

Cigerlerini hazirlayip Pazartesi by pass'a alacaklar.Gunde iki paket sigara icen birini hemen ameliyata alamazlarmis.Halbuki dun bitseydi,zaman gecmiyor sanki.

Doktor kalp krizi yeniden baslayabilir dedigi icin diken ustunde bekliyoruz.

Ameliyati nasil bekleyecegim bilmiyorum.

Annemle o kadar cok yiprandik ki hastaliklarla... Ama babami, o guclu adami yatakta gormeye dayanamiyorum.

Allah kimseyi saglikla sinamasin.

Dualarinizi esirgemeyin...

23 Mart 2012 Cuma

Bugün Cuma...

Kilo vermem durdu.

Ama ben hiçbir şey yemiyorum ki :(

neyse ki Dukan amca açık açık demiş, durduğu zamanlar olacaktır.

o zaman ne yapıyoruz?

yılmadan devam ediyoruz.

sebze+protein günü olan, sabahında domates, jambon, beyaz peynir ve yulaf kepekli yoğurt yediğim, güzel olmasa da, güzel yapmak için çabaladığımız güneşli bir Cuma gününden selamlar efenim :)

20 Mart 2012 Salı

Dukanıma dokunma...

hepiniz biliyorsunuz, dukan diyeti yapıyorum bir süredir.

takvime bakıyorum : bugün 16. gün

işyerinde irademi ve zayıflamamı gören iki arkadaşım daha katıldı bana.

ancak meyve veren ağacı taşlarlar misali başladı eleştiriler :

- sağlıksız
- verdiğinizden fazlasını alacaksınız
- kas kaybı olur
- ani verilen kilolar tehlikelidir

en komiği de, protein diyeti değil mi bu? e o zaman nohut da ye, onda da protein var yorumları...

ya bir kere bu vücut benim. ikincisi, herkes eğitimli de ben mi cahilim anacım, hayır susayım diyorum ama kapı gibi Gıda Müh. diplomasını da seresim geliyor önlerine.

he biri de faceden yorum yapmış, Dukan tehlikeli, Karatay yapıyorum ben, bir ayda 3,5 kilo verdim. he Dukan diyetinden zeytinyağını çıkarıp tereyağı koyunca sağlıklı oluyor di mi?

ben de her türlü tek taraflı beslenmeye karşıyımdır elbette. ama bir şeyleri iddia ederken altını da doldurmak lazım. nasıl kas kaybı olacak pardon? protein alıyoruz sürekli. bakın en önemli tez böbrek olayı, bu kısım doğru ama günde en az 2 lt su içerek zaten o da çözülüyor. he bir de ani kilo vermeymiş. ne anisi arkadaşım ben dukanla birlikte (öncesi bir diyetim de var)  toplam 1.5 aydır kasıyorum kilo vereceğim diye, emek bu emek :)

gelelim benim dukanın tek taraflı olmadığı iddiama:

- şimdi kilo vermek için yağları yakmak zorundayız, bu kesin mi? kesin.. zaten hiçbir diyet sana yağ ye demez. he dukanda istediğin kadar ye diyor, ben bunu kolesterol, damar sağlığı açısından çok uygun bulmadım kendimce. genelde tavuk ve balık tercih ettim. 2-3 kere de kırmızı et yemişimdir. kimse bana hiç yağ almıyorsun diyemez, en kral yağsız etin %10'u yağdır.

- şekere izin veren bir diyet bileniniz var mı? ben bilmiyorum da. en fazla haftada bir yiyin der. eh dukan da ödül öğünü demiş işte buna, sadece biraz sabır diyor. karbonhidrat desteği olarak yulaf kepeğini de eklemiş, valla dün fırında kekini bile yaptım, bugün diğer dukancılara verdim, mideleri bayram etti :)

- geriye kalıyor? vitaminler... bakın bu doğru, eğer her gün düzenli olarak meyve tüketen biriyseniz, haklısınız sağlıksız demekte. ama bu atıp tutanların çoğu pizza ile, pide ile beslenip yaptığım rejime çamur atan insanlar. neyse dukan zaten vitamin alın diyor. hatta bağırsak sorunuz varsa kayısı yiyin bir tane diyor.

pekii ben diyeti nasıl uyguluyorum :

- etleri yağsız alıyorum, ama eğer öğlen restauranda yiyorsam açıkcası yoğurt ve et çok yağsız olsun diye kasmıyorum, akşamına telafi ediyorum.

- haftasonu yağsız peynire ek olarak azcık kaşar, örgü peynir filan da tüketiyorum.

- kesinlikle her gün tartıya çıkmıyorum. düşünün cumartesi günü 60.4 e inen kilomun 60.9 olduğunun görünce nasıl dellendim, gerek yok sürekli çıkmaya. zaten dukan sebzeler girince alıyor gibi olursunuz dedi.

bu arada bu hafta sonu kiloma bakıp, diğer arkadaşlarla birlikte, Dukan'ın 2/0 diyetine geçeceğiz. Dukan buna sadece bacak/basen çevresindeki yağlar için, üst tarafı ile problemi olmayan kişilerin diyeti diyor. 5 gün, abartmadan istediğinizi yiyerek, iki gün de protein tüketilerek uygulanıyor diyet.

biz yine de o 5 günü Dukan'ın sebzeli formülüne, sadece bir porsiyon meyve ve iki dilim ekmek/müsli ekleyerek geçireceğiz. ama tabii haftaya pazara kadar verdiğim kilolar ve spora başlamış olmam çok önemli buna geçiş yapmam için.

inşallah Temmuz ayına, 56 kilo ile ve de sıkı bir vücut ile gireceğim :)

19 Mart 2012 Pazartesi

zor günler...

çok zor günler geçiriyorum :(

düşünün koca bir derbi geçti, derbinin heyecanı bile benim Cuma günü yaşadıklarımı bastıramadı.

aileme hakarete kadar gitti olay. sanmayın ki, üniversite mezunları basitleşmez iş ortamında.

ortaokulda duymadığım, kanıtlanmasını bırakın, konuşması bile komik olan çocukça şeylerle suçlandım. bendne bakış kaçırıyor, bana kötü bakıyor, yanımdan hızla geçiyor vs vs. bir sonraki aşama ise "saçımı çekti" olacak, bekliyorum.

 aile terbiyesi almadığım iddia edildi.

ve kurunun yanında yanan yaş oluyoruz, bir arkadaşımla beraber.

her şey açık, herkes tarafından görülüyor, biliniyor.

ama şirketim kimseye kötülük yapmamak adına, olayları çözmeye çalışıyor. üstelik biz, normal insanlar da mecburen "zanlı" olduk :(

aslında iyi niyetli yöneticilerimiz, bunun çok net farkındayım. ama dayanacak gücüm gerçekten kalmadı benim :(

akıl sağlığım bozulmazsa iyidir...

13 Mart 2012 Salı

iftira...

sanırım iş hayatımın en büyük şokunu yaşıyorum iki gündür.

beyninin nasıl çalıştığını anlamadığım, elimden geldiğince az muhattap olarak kendimi korumaya aldığım (ya da aldığımı sandığım), ama kafasında beni sürekli onun kuyusunu kazmaya çalışan biri olarak düşünen kişi meğerse bana iftira atmış. hatta tek bana değil, çalışma arkadaşımla beraber.

artık, insan kaynaklarının, direktörümün "sen bilgi saklama", "onu hep cc'ye koy" uyarılarına anlam verebiliyorum. sadece şaşırıyordum ben, çünkü onu da ilgilendiren hiçbir mailde onu atlamadığıma o kadar emindim ki. tam tersine geldiğimden beri üstüme mobbing uygulayan, her türlü bilgiyi saklayan, hiçbir toplantıya beni göndermeyerek birkaç sene içerisinde oluşturmuş olduğum networkümü sekteye uğratan, her olayda beni pasifize ederek bana sadece "dökümante et ve otur yerinde" muamalesi yapan, üstelik kendisine rapor etmememe rağmen bunları bana reva gören insanı hep yazılı olarak cc'de tutmaya dikkat ettim. en sonunda tutmuş iftira da atmış bana. yeni başlayan ve ikimizi de direktörüne beni diğer arkadaşımla konuşurken gördüğünü ve de arkadaşımın bana " onu cc ye koyma, boşver görmesin" dediğini anlatmış. hala şoktayım. tam tersine kendimi korumaya almak için, her türlü bilgi paylaşımını yapıp dökümante ettim ben.

kendisinin benden bilgi sakladığını, herhangi bir noktada bana gelmek zorunda kalan maillerin alt kısımlarından rahatlıkla ispatlayabilirim.

ama ne yazık ki, bu olay bana direk anlatılmadı. diğer arkadaşımı zor duruma sokmamak için susmak zorundayım.

ama başka neler yapablmiş olduğunu hayal etmek güç değil.

üstelik tam her şey yoluna girerken, bir takım amaçlarına da ulaştı organizasyonel olarak. beni çok sıkıntılı ve zor günler bekliyor burda.

ama gitmeyeceğim ben burdan daha. o gidecek ama ben yenilmeyeceğim. ya da bir gün gitme sebebim bu kadın olmayacak, daha güzel bir imkan vs olabilir ama bu kadın yüzünden bozmayacağım düzenimi ben.

iyiler sonunda mutlaka kazanır mı? göreceğiz...

11 Mart 2012 Pazar

Bir haftasonu ve Dukan...

bugün diyetin 7. günü sona erdi.

seyir evresi, atak evresine göre daha renkli.

bildiğim tek şey ise, kesinkes aç kalınmıyor. aklımdan bazen fazla protein almak zararlı olur mu diye düşünsemde, açıkcası normal bir günde de bu kadar et ve süt ürünü tükettiğim için problem olmadığını düşünüyorum. karbonhidratı da yulaf kepeğinden alıyoruz zaten. dukan amca saolsun, günde 1 yemek kaşığı zeytinyağına da izin veriyor, zaten etlerde de yağ var, eh tamamen yağsız kaldığımız da yok. o zaman bu diyete "tek yönlü" demek haksızlık oluyor biraz.

bugün ekşide bir entry okudum da, efenim etlerin yarısı yağmış, kolesterole sürüklermiş bu diyet vs vs. benim bildiğim normal beslenmede de kırmızı ete, beyaz ete, dönüşümlü olarak sürekli yer var. hani meyvesiz kalınıyor, vitamin problemi oluşabilir dense anlayacağım da, yağa yükleniliyor demek gerçekten yanlış. he tabii, ben öyle her yerde yazan gibi sınırsız yiyin, korkmayıncılardan değilim. sonuçta o Gıda Mühendisliği temelime aykırı bu:) şahsen ben sadece protein yaptığım günlerde, et porsiyonunu ikiye bölüyoru, akşam yediğimin özellikle beyaz et olmasına dikkat ediyorum.

neyse konu nerden nereye geldi...

dün anneanecimin mevlütü vardı. oldukça koşuşurmalı idi ev tabii. evin kızı olarak, tüm servis tabakları elimden geçti. o güzelim şekerparelerden bir tane yemedim. canım anneanem nefret ederdi tavuktan ama biz adeti bozmayıp mevlütte tavuklu pilav verdik yine de, umarım bize kızmamıştır :( ben onun günü olduğu için tavuktan yiyebildim azıcık, bana çok kızardı görseydi " o toyuklar pis kızım, çek şunu gözümün önünden" derdi. Nur içinde yatsın...

neyse cumartesi yine hüzünlü bir gündü...

iyisi mi ben size, bugüne ait 1+1'deki bir sebze protein günümün menüsünü vereyim:

Sabah : Yarım kaşık zeytinyağında lor peynirli omlet, azıcık, ama azıcık bir kaşar peyniri (tamam bu biraz kaçamak oldu, yahu Kars'dan taşıdım geldim kocaman tekerleği napıyım), 1 küçük domates, 1 salatalık, ufak bir parça light beyaz peynir

Ara : 1 kaşık yulaf kepeği ile çeşnilendirilmiş (ahahaha) danone minik yoğurt


Öğle: etin yağsız tarafından çektirdiğim kıyma, 1 kaşık yulaf kepeği, kimyon, soğan ve az tuz ile hazırladığı köftelerde 5 adet ve minik bir yoğurt

Akşam : Yarım kaşık zeytinyağı ile hazırlanmış ıspanak yemeği (yoğurt ile)

Şöyle bir baktım da, yoğurt biraz fazla kaçmış bugün:) gece yatmadan önce de az süt içmeyi planlıyorum.

gelelim yaratıcı yemeğime:

efenim tavuğun göğsünün bir kısmını yarın gündüz için haşlamamın ardından, geri kalanını kuşbaşı yaptım. azcık domates püresi ve soğanı az zeytinyağı ile kavurduktan sonra tavuk kuşbaşıları ekleyip,  biraz tuz ve kekik ilavesi ile en kısık ateşte pişirmeye bıraktım. hafta içi iki akşamımı balıkla dönüşümlü idare eder bence.

bir ara gidip dukan amcanın kitabını alacağım, çünkü kendimi biliyorum, eğer aynı şeyleri yersem sürekli, bu durumdan sıkılabilirim. kitabı alayım ki, yeni menüler yaratmamda bana yol göstersin.

irademden memnunum, işin garibi sevgili kocamın yanımdaki pizza, muffin, elma ve muz seanslarına rağmen dayanabildim buna :) yarın da spora başlıyoruz, neyse ki bunda yalnız değilim, spor yapmayı seven bir kocam var.

işte en kötüsü :( yarın hem Pazartesi hem de protein günü...

9 Mart 2012 Cuma

Dukan sınavı 1. round

Eveet bugün Cuma...

ve ben dün itibari ile, Dukan diyetinin, ümit ediyorum ki en eziyetli kısmı olan (tamam aylar sürecek, sıkılma riski var biliyorum, ama olumlu tarafından bakıyorum) atak evresini bitirdim.

gıdaklamaktan ciddi korkuyorum...

sabah yumurta ye, öğlen tavuk ye, akşam tavuk ye, olmadı balık bul derken tam 5 gün geride kaldı işte.

e bugün tabii sebze iznim de var azcık. öğlen hayde dediler, İstanbul Forum'a gidiyoruz, iyi dedim, ızgara yerim ben. sofrayı kokoreçlerle, tantınilerle donattılar. tantuninin yağı kıpkırmızı peçetelerdeydi vallahi.

hiç istifimi bozmadım valla. kendime biftek ızgara sipariş ettim. etin yağlı kısımlarını özenle ayırdım bir tarafa. sonra peçete ile üste toplanan yağı da emdirdim ve afiyetle yedim bifteğimi. yanında mı? light ayran bulamayınca, mecburen cola zero içtim tabi. sonra birden beynimde ampul yandı, ahan da 5. gündeyim, şu yanında duran domatesi hüpletebilirim!!!

yarım domatesle yetindim, zira akşam sevgilimle Anadolu Kavağı'na gideceğiz (onun hala haberi yok, ama herhalde gelir :)). orda balığın yanına da azcık salata hakkım olsun de mi?

sanırım akşam rakıya karşı büyük bir sınav vereceğim, merakla bekliyoruz;)

kilo kaybı mı dediniz? efenim, atak evresinde 2,5 kg verdim efenim, 60 lı rakamları bırakacağım geride pek yakında inşallah.

o zaman, idolüm fuli'ye kocaman bir teşekkür gelsin :)

8 Mart 2012 Perşembe

3 sene önce bugün...

Bugünü herkes bilir aslında... Kadınlar günü...

Ama ben daha iyi bilirim sanki :)

Aslında sayfalarca doldurmak isterdim bugün için, ne yazık ki acılı, yaslı zamanımıza rastladı bu sene.

peki geçen sene bugün nerdeydik? Rumeli Hisarında, karlı bir günde sevgilim bana evlenme teklif etmişti.

he önceki sene nerdeydik? o İzmir'de ben İstanbul'da, ama ikimiz de ekrana bakıyorduk gülümseyerek. o gün anlamıştık, birbirimiz için özel olduğumuzu, artık bir yola girdiğimizi.

Hayat sana teşekkür ederim, bana biricik eşimi verdiğin için...

7 Mart 2012 Çarşamba

ansızın çektin gittin...

öz anneannemi hiç tanımadım, annem henüz 11 yaşındayken gitmiş bu dünyadan. bana kalan sadece ismi...

ama bir anneannem vardı benim. dedemle 1969 yılında evlenmişler.

yazları bizleri tepesinde gezdiren, her gidişimizde yavruuum diye sarılan, telefonlarda kuzuuum diye sevgisini gösteren bir anneannem.

dedemin gidişinden sonra alıp gelmiştik İstanbul'a. toparlasın kendini diye. bu yüzden nişanımda da vardı.

nikahıma, düğünüme gelemedi, hastaydı biraz. ama hem kendime bir şey alayım diye para (ki gelinliğimle taktığım siyah beyaz taşlı kolyemi almıştım), hem de düğün sonrası yine hediyesini yollamıştı. o kadar yeni ki bu olay, hala çekmecemde, açınca ilk karşıma çıkan o.

63 yaşındaydı anneannem. hepimiz o bize yıllarca köydeki babaevinin kapısını açacak sanıyorduk. öyle ya, daha gençti. kardeşimin düğününe gelecekti bu sonbaharda. dayımın kızına, onun çocuğuna bakma sözü bile vermişti. ne kalbi vardı, ne şekeri, ne de tansiyonu, üstelik zayıftı, hastalıklar ondan uzak olacak sanırdık hep. hastalanırdı tabii, dedim ya zayıftı, doğru dürüst yemek yemezdi, bazen eli kolu bacağı tutmazdı güçsüzlükten. ama iyiydi işte, yaşayacaktı o.

perşembe sabahı çok kötü rüyalarla kalktım baharın resmi olarak ilk gününe. Emre'ye içimde kötü bir his var, kötü rüyalar gördüm aşkım dedim. işe geldim.

öyle ki, telefonumda 6 cevapsız aramayı görünce, kesin birine bir şey oldu diye düşündüm. kardeşim rahatlattı, tesadüftü, bir şey yoktu.

ama aradan 5 dakika geçmedi ki, kardeşim aradı ağlamaklı, "abla anneannem ölmüş" dedi. inanamadım, niye ölsün ki dedim, niye?

işyerinden apar topar birini de yanıma verip gönderdiler, hıçkıra hıçkıra ağlıyordum, sadece onu hatırlıyorum. sonra köyümüz, ah niye gelinlikli bir fotoğrafımı yollamadım da şu vitrindeki 999 fotoğrafın yanına eklemedi acısı, kardan kapanan köy yolları... camiye bile ulaşım yoktu, cuma akşam üstü, köyün meydanında kılınabilen cenaze namazı. vasiyetindeki gibi dedemin yanına bile gömemedik, mezarlık karla kış kıyamet, kazılabilecek gibi değildi çünkü.

öz amcamı, öz dedemi, vakitlice kaybettim. çok üzüldüğüm ölümler oldu, çok etkilendiğim...

ama hiçbiri anneannem kadar dokunmadı. kimseye muhtaç olmadan, sessizce, daha gençken çekip gitti o. sanki dedem gidince, kalmasının bir anlamı yokmuş gibi. yatağında oturur halde bulmuşlar onu, önceki akşam kimse konuşmamış onunla, demek ki gece ölmüş dedik, 29 Şubat günü...

çok özlemiştim. görememiştim evlilik telaşım arasında. hatta gidiyordum ama eşyalarım gelmedi diye iptal etmiştim. mayıs'ta gidecektim :( dayanamadım baktım cansız bedenine, iyi mi ettim, kötü mü bilmem ama aklımda o nur yüzün kaldı anneannem.

bu kadar mı çok seviyordun dedemi?  ama biz de seni çok seviyorduk. küçükken sana üvey diyenlere inat, "cici anneanne" dedirtmişti annem sana. öz çok akrabam var ama senin tırnağını değişmezdim ki ben.

sen hep ciciydin anneannem, şimdi melek oldun. Allah unutturacak acı vermesin derler ya...ama bizler ne zaman alışacağız, bilinmez.